bc

Küçüğüm (Can Yarası Serisi)

book_age16+
13.9K
FOLLOW
70.4K
READ
goodgirl
sweet
childhood crush
first love
stubborn
like
intro-logo
Blurb

~

"Ona aşık olduğumu anladığım zaman çok ağladım. Öyle ağladım ki utandım kendimden. Yaşım kaçtı ve o kimdi? Sonra alışmaya başladı kalbim o yabancı hisse. Kendimden utandığım için utandım bu seferde. Ona aşık olduktan sonra bulmuştum asıl beni çünkü. Sanki aşık olmak için doğmuş gibiydim. 14 yaşında aşık olmuş bir kız, bu üç yılda onu unutamadıysa ve her gece onu düşlediyse, her kahkahasını onun için attıysa, her gözyaşını onun için döktüyse ve her nefes alış verişinde onun için alıp verdiyse, başka ne için gelmiş olabilir ki bu dünyaya."

chap-preview
Free preview
1.Bölüm: Portakallı Kek
"İpek, kız uyanmadın mı daha? Bak ağabeyin gidiyor." diye bağıran anneme bıkkınlıkla derin bir nefes aldım ve yatağın üzerinde ki okul çantamı alıp koştura koştura aşağı indim.  Babam ceketini giyerken annem sofrayı topluyordu. ağabeyim ise eline aldığı gözlemeyi ayakta yiyordu.  "Ee ben? Ben kahvaltı yapmadım." Ağabeyim komik bir şey söylemişim gibi gülerken bir yandan tüm gözlemeyi ağzına tıktı.  Annem ise ters ters bakıp masayı toplamaya devam etti.  "Ben demedim mi sana erken yat kalkmayacaksın diye? Şimdi aç aç git okula. " dedi annem ve yüzüme bakmadan mutfağa gitti.  Bazen bu kadının üvey annem olduğundan şüphelenmiyor değilim.  "Ya ben evlatlık mıyım, niye bana üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz? Saksı değilim ben." diye bağırdım annemin arkasından. Terlik yemesem bari.  Ağabeyim camış gibi gülerken babam kolunu omzuma attı. Zaten bu evde beni bir babam kolluyordu.  "Kızıma üvey evlat olduğunu belli etmeyin diye kaç defa diyeceğim size?" hayallerimi yıkan babamla gözlerim irice açıldı. Sende mi Brütüs?  "Baba yaaa. " dedim ve alınganlıkla kolunun altından çıkıp kapıya ilerledim. "Tamam lan tamam gel, üvey değilsin." ağabeyim beni omzumdan tutup kendine çekti. Saçlarımı öptüğünü hissedince bozulmuş bir ifade ile omuz silktim. Ağabeyim ayakkabısını giyip kapıyı açtı ve bende ona yetişmek için hızlıca giydim ayakkabılarımı. Ayağa kalktığımda annemi gördüm karşımda. Elinde peçeteye sarılı gözleme vardı ve gülerek bakıyordu bana. Bende güldüm. Kıyamadı sultanım tabi. "Kız ben sana saklamaz mıyım gözleme. Üvey evlatsın diye seni es geçmem. " diyen annem ile dudak büktüm. "Anne, bokunu çıkardınız ama bu üvey evlat konusunun. " annemin elinde ki gözlemeyi kapıp sinirle ısırdım. Annem ve babam halime güldüğü sırada Ağabeyim dışarı çıkmış Akın'la sarılıyordu. Kalbim tekledi. Yutkundum art arda. Gözlerimin ve vücudumun yandığını hissediyordum. Her sabah aynı şey. Aynı heyecan ve aynı nefes alma zorluğu. Bana da yazık değil mi ama? Akın Atabey, yirmi iki yaşında olan Akın ağabeyimle yaşıttı. Ağabeyimle aynı Üniversiteye gidiyorlardı. Karşı komşumuz ve bu evin çocuğu gibiydi. Çapkındı ve bu beni deli ediyordu. Ama şimdi anladım ki çapkın olması sevgilisi olmasından iyiymiş. Yaklaşık beş aydır çıktığı Elif adında biri var ve bu en uzun ilişkisi.  Canımı yakıyordu bu. Elif o kadar kusursuzdu ki çok haklı onu sevmekle.  Acıyor. Canım çok acıyor.  On dört yaşında ona aşık olunca canımın bu kadar yanacağını tahmin etmemiştim.  Ben nefes aldım ve gülümsemeye çalışarak onlara doğru gittim. Babamın arabası arızalandığı için bugün onun arabasıyla gidecektik. Üzülsem mi Gülsem mi bilemedim. "İpek, öpmeden mi gideceksin bizi?" diye arkamdan bağıran anneme göz devirdim ve ona doğru döndüm, "Üvey evladım ben öpmem. " dedim ve tekrar ağabeyimlere doğru gitmeye başladım. Bize bakan Akın'a bende sevimlice gülümsemeye çalıştım. "O dilini koparırım kız senin! Anneyim ben anne taş olursun vallahi!" diyen anneme elimde ki gözleme ile tekrar döndüm ve diğer elimle kendimi işaret ettim. "Ben zaten taşım bebeğim..." dediğim an annem ayağında ki terliği çıkarttı ve ben korkuyla ağabeyim ile Akın'ın arkasına geçtim aynı saniyede. "Kızım madem korkuyorsun niye delirtiyorsun kadını?" Gülerek konuşan Akın'a gülümsedim. Omzunun üzerinden bana bakıyordu. "Eşek sıpası seni!" Annem içeriye girmiş babam çoktan işe gitmişti ve bizde okula gitmek için harekete geçtik. Önce beni bırakacaklardı. Ben arka koltuğun kapısını açarken birden bileğimi tuttu Akın. Ben uzun mesafe koşusu yapan kalbimi bir kenara bırakıp yutkundum. "Gözleme mi o? Alırım bir ısırık." Akın ısırdığım yerden ısırdı ve benim içim gitti.  Acaba geceleri onun için ağlayacak kadar aşık olduğumu bilseydi yapar mıydı bunları?  Akın gözlemeyi çiğneye çiğneye sürücü koltuğuna bindi ve bende içim gide gide arka koltuğa oturdum. Elimde ki gözlemeden gözlerimi ayırmıyordum.  İğrenmeden ısırdı ısırdığım yerden.  "Geçerken Elif'i de alacağız." diyen Akın ile kafamı kaldırdım.  Elif'te maalesef onlarla aynı okulda okuyordu. Ne acı değil mi ama? Ben okuldayken her an; acaba aynı okulda okuyan Akın ve Elif ne yapıyordur diye düşünmem.  Acı değil acınası...  "Eee ufaklık dersler nasıl gidiyor?" Benim gözlemede olan bakışlarım tekrar Akın'a buldu arabanın aynasından. Oda bana bakıyordu o aynadan.  Ben normal davranabilmek için gözlemeden titreyen dudaklarımla bir ısırık aldım ve sesimi sabit tutmaya çalıştım.  "İdare ediyorum işte Akın" derin bir nefes aldım o an ve "Ağabey" dedim zorlukla. Kalbime bir hançer saplansaydı bu kadar acıtmazdı.  Araba durduğunda Elif'in evinin önünde olduğumuzu anlamam uzun sürmedi. Elif'in bizim evlerden daha büyük evine şaşkınlıkla baktım.  Akın ve bizim orta gelirli mahallemizin durumu belliydi. Memur maaşı ile geçinen orta gelirli ailelerdik. Elif gibi havası zirveye ulaşmış, egosu tavan yapmış bir kızın Akın ile birlikte olması yeterince garipken birde zengin çıktı kız. Şu önümde gördüğüm şeye ev demek yanlıştı doğrusu. Bu şey resmen saray yavrusuydu.  Siyah stiletto, koyu dar kot, kotuyla aynı renk gömleği, marka çantası ve dalgalandırılmış saçları ile baştan aşağı marka görünen Elif geliyordu Akın'a hayali öpücük göndererek.  Ben buna gözlerimi devirdim ve sinirle dudaklarımı kemirdim. Yanım boş olduğu için diğer arka kapı açıldı ve Elif oturdu yanıma.  "Merhaba tatlım." diyen Elif'e sahtece gülümsedim ve gözlerimi önümde ki Akın'ın oturduğu siyah koltuğun başlığına çevirip boş boş baktım.  "Günaydın Demir." dedi ağabeyimin omzuna vurup. Daha sonra ise "Günaydın aşkım." dedi ve Akın'ın boynuna sarılıp yanağını öptü sesli bir şekilde.  Ben gözlerimi nereye çevireceğimi şaşırırken art arda yutkundum.  ❦ Akın arabayı benim okulum önünde durdurdu ve ben daha fazla bu işkenceye katlanamayıp onlara bakmadan inmek için hazırlandım. "Görüşürüz sonra." dedim ve hızla arabadan indim.  Ben arabanın kapısını kapattım ve arkamı dönüp gidecekken bileğimden tutan Akın'a baktım. Bileğim yanıyordu farkında mıydı acaba?  "İki saattir elinde ziyan ettin nimeti ufaklık. Bari ben gömeyimde ziyan olmasın." diyen Akın elimde soğumuş gözlemeye bakıyordu.  Ben elimde gözleme olduğunu bile unutmuştum. Akın'a gülümsedim ve gözlemeyi uzattım ona. Akın elimden aldı ve bana göz kırpıp kocaman bir ısırık aldı gözlemeden.  "Afiyet olsun. " dedim Akın'ın mavilerine bakarak. İç çektim sessizce. O mavilerin bana aşkla bakma olasılığı bir orangutan ve şempanzenin çiftleşme olasılığı kadar imkansızdı.  Umutsuz vakayım resmen. Akın bileğimi bırakınca onlara bakmadan hızla okul bahçesine girdim ve bahçede ki masada oturan Kaan, Enes ve Nazlı'ya doğru ilerledim. ❦ Okul çıkışı Kaan ve Nazlı bize geldiği için ağabeyimi arayıp beni almamalarını söyledim. Oda zaten almayacaktık diyerek sinir kat sayımı yükseltti.  Enes'in son anda işi çıktığı için bizimle gelmemişti. Aslı'da sınıf arkadaşları ile ders çalışıyormuş o yüzden üçümüz kalmıştık.  Kaan izlememiz için aldığımız DVD'lerden film seçerken ben ve Nazlı'da mısır patlatıyorduk.  Annemler bu akşam Akın'ın ailesi ile Diğer komşumuz Derya Teyzeye merdivenlerden düştüğü için geçmiş olsuna gideceklerdi. Derya teyze annemlerle yaşıt yalnız yaşayan bir kadındı.  Biz Nazlı'lar ile koltuğa kurulduk ve babama zorla aldırdığım ve taksitleri devam eden HD'si yüksek televizyondan Avengers Endgame izlemeye başladık.  Film nefes kesici devam ederken çalan zil sesiyle istemsizce küfür ettim. Tam da Tony Stark'ın öldüğü anda olacak iş mi bu. Ben gözyaşlarımı elimin tersi ile sildim. "Siktir! Gelecek zamanı mı buldunuz?" dedim ve zorlukla gözlerimi o meşhur parmak şıklatma sahnesinden alıp yerimden kalktım ve koşa koşa kapıya gittim.  Kapıyı hızla açtım ve açtığım gibi içeriye geri koştum. Kapıda kim vardı onu bile bilmiyordum.  Biz gözümüzü ayırmadan televizyona bakarken içeriye ağabeyim ve hemen arkasından Akın girdi.  Allahım resmen rezillik! "Lan manyak kapıyı açıp niye kimin geldiğine bakmadan içeriye giriyorsun?" Dedi ağabeyim ters ters bana bakarak. Hemen çaprazımda ki tekli koltuğa oturdu. "Ya hırsız olsaydık?"  "Ya sapık olsaydık?" Dedi Akın hemen ardından gevrek gevrek gülerek. Kaan çaprazında oturuyordu oda.  "Katil de olabilirdik." Dedi ağabeyim.  "Tabi ağabey bunlardan biri olsaydınız gündüz gündüz gelip zile basardınız. Hatta kibarlık yapıp çalınacak eşya çalınır, öldürülecek mal öldürülür derdiniz değil mi?" dedim dalga geçerek.  "Acıktım ben." Dedi ağabeyim alakasız bir konu ve ciddi bir ifade ile.  "Bana ne? Oradan bakınca hayvan besleyicisine mi benziyorum?"  "Oradan bakınca terbiye edilmesi gereken bir yılana benziyorsun." Diyen ağabeyim ve benim elimden kumandayı çekip aldı. "Kalk git yemek koy da yiyelim."  Allah'ım bir kulunu yanına almak istersen ve bu ağabeyim olursa çok memnun olurum yarabbim, sen işini bilirsin.  "Bıktım ya vallahi bıktım!" dedim söylenerek.  Akın ve diğerleri gülerek bizi izliyorlardı. Bu çocuğu seviyorsun sonuçta utanmıyor musun bu rezil konuşmadan sonra demeyin şimdi. Bu çocuk doğduğumdan beri var ve sağolasın bizim evde olan her boku da biliyor.  ❦ Yemek yendikten sonra ben ellerimi yıkamak için banyoya gittim ve ellerimi yıkadım. Aynada at kuyruğumun bozulduğunu görünce tekrar saçlarımı salıp düzgünce topladım ve iyi göründüğüme kanaat getirince banyodan çıkmak için hareketlendim. Ben derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım.  Kapıyı açmamla bir çift mavi göz ile karşı karşıya gelmem aynı saniye oldu. Ben yutkunurken Akın'ın mavileri yüzümde gezintiye çıktı.  "Pardon, bilmiyordum burada olduğunu." diyen Akın bir adım geri çekildi. "Önemli değil... Ben çıkıyordum zaten. " dedim ve telaşla Akın'ın önünden geçtim.  Akın içeriye girdi ve kapıyı kapatmadan önce göz göze geldik. "İpek, senden bir şey rica edebilir miyim?" diyen Akın'a kafa salladım. İpek diyişine ölürüm adam.  "Bana portakallı kek yapar mısın?"  Ay tabi ki yaparım yiğidim yapmam mı. Ben memnuniyet ile gülümsedim ve daha sonra kafa salladım Akın'a.  Benim portakallı kekim çok güzel olurdu ve bu yüzden aile de ki herkes severdi. Ama beni sadece Akın'ın sevmesi ilgilendiriyordu.  "Harikasın küçüğüm." dedi Akın ve iki parmağını yanağıma getirip yanağımdan makas aldı.  Ben onun bu hareketine düşerken çoktan salak salak gülmemek için kendimi sıkmıştım.  Bir gün Akın, bir gün beni çok güzel seveceksin sen. 

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
133.2K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

Leyl Tutkusu

read
304.8K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
12.9K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.4K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook