bc

OYUN BİTTİ | 2

book_age12+
1.2K
FOLLOW
5.5K
READ
drama
comedy
sweet
heavy
serious
like
intro-logo
Blurb

"Bana yaptığın iyilikleri öğrendiğimde ben sadece vicdanımla baş başa kaldım... Yoktun.. Kızmak için, bağırmak için ne de acısını çıkartmak için... Sadece yoktun.. Gerçek bu kadar basit ve bu kadar saçmaydı. O gün giderken yüzüme bakmayarak bana en büyük cezayı verdin. Bende yine her zaman ki gibi tutunduğum tek bir gerçeğe tutundum; aramızdaki o saçma OYUNA... Bir şeyleri ileride de olsa başlatacak sebebim vardı. Sadece bir umut..."

Cansu'nun düzensiz nefeslerini boynunda hissettiğinde kollarıyla onu sımsıkı sardı. "Bırakmayacağım. Sen bırak dedikçe ben daha sıkı sarılacağım." Konuşmaya zorlanırken derin bir nefes daha aldı. "Tam duygularımı bastırdığımı sandım. Sen çıkıp geldin. Tekrardan öfkelendin, Tekrardan gülümsedin ve dünyada milyarlarca insan varken.. Ben gittim ikinci kez yine sana âşık oldum."

chap-preview
Free preview
Giriş
4 YIL SONRA... Fırtınanın çıkardığı uğultu İstanbul sokaklarını esir almış, kış günleri olası daha ayaz havaları hedeflemişçesine ilikleri donduruyordu. Gün batımı, görüş alanların dışında, bulutların ardına gizlenmiş, akşamın olmasına dakikalar vardı. Yine de sis tüm benliğiyle kasvetinden ödün vermeyerek, görünümünü şehre sunuyordu. Yerdeki karları ezen bordo, deri çizmeleri, dizlerinin hemen altında bitiyordu. Siyah kaşe montunun yaka bitiminde, bordo atkısı kışın soğuğuna zırh gibi gardını almış, boynunu koruyordu. Beresinin altına gizlenmiş kahverengiden kızıla kaçan saçlarının bir tutamı alnına düşerek soğuktan buz tutmuştu. Bordo deri çantasının askıları omuzlarından sırtına doğru ulaşıyordu. Kadife bordo eldivenleri, tüm zarafetiyle uyumunu tamamlarken elinde tuttuğu romanı; yeşil gözlerini ve berrak bakışlarını esir almıştı. Hem karın üzerinde düşmeden dengesini sağlıyor, hem de kitap okumayı başarıyordu. Minik burnu soğuktan donmuş, adeta kıpkırmızı kesilmişti. Romanı hafifçe biraz daha yukarı kaldırarak fırtınaya karşı gardını aldı. Kitap, gizlenmesi için iyi bir araç görevini gösteriyordu. Evet, aynı zamanda birini takip edecek kadar başarılıydı da... Konu Alp Derin ise; tüm beceriksizliği, sakarlığı devasa bir yeteneğe ve özgüvene dönüşüyordu. Takip ettiği adımlar sağ sokağa saptı ve görüş alanından sıyrılıverdi. O sırada, köşede adeta titreyen bir köpek yavrusu gördü. Geçenlerde okuduğu bir kitaptan, alıntı zihnine düştü. "Sadece insanlara değil, bütün mahlukata merhametli olmak gerekir." Köpeği kucağına alarak duvar kenarına taşıdı. Çantasında üzerine örtebileceği, herhangi bir şeyi olup olmadığını düşündü. Yoktu. Alt caddede battaniye bulunan bir dükkanın yanından geçtiğini hatırladığında adımları aksi istikamete dönerek dükkanın yolunu tuttu. Battaniyenin fiyatını sordu, cebinden para çıkarttı ve dükkanın sahibi olduğunu düşündüğü orta yaşlı amcaya uzattı. Köpeği bıraktığı sokağa dek seri adımlarla yürüdü. Hemen solda bulunan bahçeli ve korunaklı tek katlı evin gözlerine takıldı. Bahçeden içeri girdi. Buzlanmaya karşı beş merdiveni oldukça dikkatli çıktı ve zili çaldı. İzin isteyerek köpeği bahçenin köşesine koyabilirdi. Böylelikle sevimli hayvan yakıcı kış soğuğundan korunarak yaşamı, yahut sağlığı koruyabilirdi. Kapı açıldı. Kendi yaşlarında bir genç kız, hırkasının önünü kapatarak gözlerine baktı. "Buyurun." "Bu sokaktan geçiyordum, köşede küçük bir köpeğin soğuktan titrediğini gördüm. Alt sokaktan bir battaniye satın aldım ve sokağınıza biraz bakındım. Bahçeniz oldukça korunaklı, en azından bir kaç günlüğüne bahçenizde dursa olur mu?" "Çok isterim, ama annem kızıyor." Kapıya gelen oldukça bakımlı, orta yaşlardaki kadın zili çalan kişiyi süzdü ve kızına döndü. "Ben çıkıyorum tatlım, büroya geç kalacağım." Kapıdaki Elif'e döndü. "Arkadaşın mı Rüya?" "Arkadaşı değilim." "Dışarıda üşüyen yavru bir köpek gördüm, ayaz günler son bulana kadar bahçenize koymak için izin istiyorum." "Tabii. Biz görsek direkt bahçeye alırdık." "Kızınız pek öyle söylemedi." "Kızım köpeklerden korkar." "Doğrudur. Minik yavrunun orada öylece titremesine göz yumamadım. Bu tarz durumlara çok hassas olmamız lazım değil mi? Onlara bizim sahip çıkmamız, kucaklamamız gerek. Hem dinimizde çok sevap, hem insanlık görevimiz." "Haklısın kızım." "İçeriden köpeğin yiyebileceği bir şeyler ayarla Rüya, oldu mu?" "Peki anne." Kız ayaklarını sürüyerek umursamazca içeri gittiğinde, kadın gözlerini Elif'e dikti. "Ne kadar mutlu olduğumu bilemezsin, hep yeni neslin umursamazlığından yakınırdım. Senin gibi gençlerin olmasından gurur duyuyorum." Tebessüm etmekle yetindi ve iyi akşamlar dileyerek, bahçenin en soğuk almaz bölgesine battaniyeyi serdi. Dışarıda titreyen küçük köpeği bahçeden içeri kucağında getirerek, battaniyenin arasına yerleştirdi ve üzerini örttü. Karlı yerleri hızla adımladı ve sokağın köşesine geldi. Takip ettiği adımları tamamen kaybetmişti, nereye gittiğine dair hiçbir iz yoktu. Yada belki de vardı. Ayak izleri gözlerine takıldığında, yavaş ve sağlam adımlarla takip etti. Yaklaşık on dakika yürüdü ve izler, bir yeraltı kafesinin hemen dibinde bitti. Ailelerin geleceği, temiz bir mekanla yakından uzaktan ilgisi yoktu. Derince soluğunu son kez dışarıda alarak verdi ve çevik adımları içeri girdi. Kendini karanlık bir koridorun ortasında bulmuştu. Kulağı tırmalayan hafif müzik rahatsız ediciydi. O an için durdu, yaptıklarını göz önünden hızlıca geçirdi. Burada olmaması lazımdı. Adımlarını geriye doğru atarken zihninin merakını geriye doğru iteledi. - - - Kulağını dolduran telefon sesiyle yattığı yerden öfkelenerek hayıflandı. Uykusunun bölünmesinden nefret ediyordu. Başını yastıktan yavaşça kaldırdı ve tek gözünü açarak el yordamıyla elini yatağın içinde gezindirdi. Sert bir cismin eline çarpmasıyla hızlıca kaptı. Ekrana bile bakma gereği duymadan telefonu açtı ve kulağına götürdü. "Alo." "Furkan Bey?" "Evet benim." "Orhan Bey; Ben yurt dışındayken sorun çıkarsa bu numarayı arayın. Demişti." "Tamam, konuyu anladım. Kısa keserek olayı açıkla." "Alp Bey saatlerdir burada ve devamlı içiyor. Kaçıncı şişenin dibini gördü sayamadık. Az önce kavga çıkarıp bir adamı dövdü. Şu an kendisini zor tutuyoruz." Furkan yataktan doğrulurken, uyku sersemliğinden kurtuldu. "Onu tutun ve hiçbir yere bırakmayın, hemen geliyorum." "Peki Furkan Bey." Furkan hızla telefonu kapattı, yalpalayarak yataktan çıktı. Dolabın kapağını açtı ve siyah kot pantolonunu çıkarırken ses tınısını yükselterek söyleniyordu. "Seni lanet olası zengin züppesi! Önceden arkamı toplamaktan yakınırdın, şimdi ben arkanı toplamaktan bıktım be! İki yıldır senin yüzünden İstanbul'da girip çıkmadığım bar, muhatap olmadığım cins cins adam kalmadı!" Üzerine montunu geçirirken hareketlerini serileştirerek, dış kapıya yöneldi.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Zor Ajanlar

read
1K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
1.7K
bc

GECE GÜNEŞİ

read
2.1K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
8.7K
bc

O KIZA ŞİMDİ BAK

read
4.0K
bc

KARANLIĞIN GÖLGESİ

read
2.5K
bc

GİZ

read
6.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook