bc

Aşk ve Hatıralar

book_age12+
680
FOLLOW
3.6K
READ
second chance
independent
brave
inspirational
no-couple
realistic earth
first love
asexual
love at the first sight
passionate
like
intro-logo
Blurb

İnsan neden sever diye kendime sorduğum çok oldu. Nasıl oluyor da daha düne kadar tanımadığın biri için ertesi gün dünyaları karşına alabiliyorsun? Bu delilik değil mi? Anlam veremesem de bu deliliğe; ben de sevdim. Hem de defalarca. Hani aşk insanın başına hayatı boyunca bir kez gelirdi? Galiba ben eğer varsa başka hayatlarımda hiç âşık olmamıştım. Tek bir ömre bu sebeple o aşkları sığdırdım.

Âşık olmak değildi benim meselem, acı çekmek de keza. İnsan bir kere sevince sonucunda hüsranla da karşılaşabileceğini bilmeli. Her şeyi geçtim, insan ölmeyecek mi? Ya ardından bırakacaksın birini ya da ardından ağlatacaksın birini. Ben hep hüsranla karşılaşan, göz yaşı döken oldum. Size bu hikâyenin sonunda mutlu bir son vadedemiyorum. Çünkü eninde sonunda biri ya ölür ya gider ve mutluluk sadece kitaplarda sonsuza kadar sürer.

chap-preview
Free preview
Love and Memories
İnsan neden sever diye kendime sorduğum çok oldu. Nasıl oluyor da daha düne kadar tanımadığın biri için ertesi gün dünyaları karşına alabiliyorsun? Bu delilik değil mi? Anlam veremesem de bu deliliğe; ben de sevdim. Hem de defalarca. Hani aşk insanın başına hayatı boyunca bir kez gelirdi? Galiba ben; eğer varsa başka hayatlarımda hiç âşık olmamıştım. Tek bir ömre bu sebeple o aşkları sığdırdım. Âşık olmak değildi benim meselem, acı çekmek de keza. İnsan bir kere sevince sonucunda hüsranla da karşılaşabileceğini bilmeli. Her şeyi geçtim, insan ölmeyecek mi? Ya ardında bırakacaksın birini ya da ardından ağlatacaksın birini. Ben hep hüsranla karşılaşan, göz yaşı döken oldum. Size bu hikâyenin sonunda mutlu bir son vadedemiyorum. Çünkü eninde sonunda biri ya ölür ya gider ve mutluluk sadece kitaplarda sonsuza kadar sürer. Kulaklığımdan Richard Wagner çalarken gergince toplantının başlamasını bekliyordum. Dudak hareketlerinden anladığım kadarıyla insanlar hala konuşuyordu. Onları duymak, havadan sudan konuşmalarını dinlemek büyük bir eziyetti. Eğer müzik olmasaydı ne yapardım acaba? Bu işkenceye katlanabilir miydim? Yüzümü buruşturdum değil katlanmak, düşünmek bile istemiyordum. Herkesin toparlandığını görünce müziği kapattım. Selim gelmişti. “Evet arkadaşlar, biraz geciktim biliyorum ama inanın bana vakit ayırdığınız için çok memnun olacaksınız,” diyerek konuşmasına başladı. Her zaman geç kalıyordu zaten. Bu ne ilkti ne de son olacaktı. “Deniz, seni aramızda görmek ne güzel. Demek tatilden döndün. Nasıldı Akdeniz? Kış olmasına rağmen havalar güzelmiş diye duydum, doğruluğu var mı?,” diye sordu Selim. Hiçbir bilgim yoktu çünkü dağda bir kulübede insanlardan uzakta bir hafta geçirmiştim. Benim tatil anlayışım sessizlikti. Ancak Selim ya da bu toplantı odasında bulunan diğer 5 kişi bunu anlayamazdı. O yüzden asıl gittiğim yeri söylememiş, yerine Akdeniz demiştim. “Eh buradan iyiydi.” Es vermeden devam etmem gerekiyordu cümleye yoksa bir soru gelebilirdi. “Ben de seni iyi gördüm Selim, ışıldıyorsun resmen. Bize verecek güzel haberlerin mi var yoksa?” Sorumla gözleri aydınlandı. Eli gür saçlarına gitti ve başını kaşıdı. Kahverengi gözlerinde az sonra vereceği haberin heyecanını görebiliyordum. Esmer tenine rağmen yüzündeki ışıltıyla genişçe gülümsedi. Normalde sahte olurdu gülüşü ancak bu sefer gerçek bir gülümsemeydi bu. Vereceği haber gerçekten onu mutlu etmişe benziyordu. Derin bir nefes verdim. Onun radarından çıkmıştım. “Evet, hem de çok güzel bir haberim var. Arkadaşlar dakikalar önce Love and Memories grubunun lideri Güz Kağan ile anlaşmaya vardık sayılır. Güz Bey’in otobiyografik romanını bizler hazırlayıp basacağız,” diyen Selim ile odada güçlü bir alkış tufanı koptu. Love and Memories grubu da neydi? Güz Kağan kimdi? “Deniz sen sevinmişe benzemiyorsun?” dedi Selim. Sorusuyla tüm dikkatler üstümde toplanmıştı. Gerçekten hiçbir fikrim yoktu. Selim bu kadar heyecanlandığına göre oldukça önemli bir isim olmalıydı. Bilmediğimi söylemem daha fazla soru sormasına neden olacaktı. Buna katlanmaya gücüm yoktu. Başımı olumsuz anlamda salladım. “Yo hayır, ondan değil. Ben… sadece çok şaşırdım,” dedim. Güz Kağan kimdi çabucak öğrenmeliydim. “Biliyorum evet, bu haberi beklenmiyordunuz. Uzun zamandır gizlilikle üstünde çalışıyorduk ama henüz her şey kesinleşmiş sayılmaz. Güz Bey, kendi çalışması için bizden örnek metinler istedi. En başarılı ve hayat hikayesine en iyi odaklanan metnin yazarıyla romanın detaylarını çalışacağını iletti. Dolayısıyla üç gününüz var. Elinizdeki tüm işleri toparlayıp bugün eve gittiğinizde çalışmalara başlıyorsunuz. Bildiğiniz gibi yarın Cuma ve izinlisiniz. En geç Pazartesi günü sabahı hepinizin dosyalarını e-posta kutumda görmek istiyorum. Metinlerin İngilizce olacağını söylememe gerek yok sanırım. Hemen Güz Bey’e ileteceğim ve zaten kendisi salı günü sizlerle tanışmak ve taslağa başlamak için aramızda olacak.” “Peki diğer üyeler? Onlar için hazırlık yapmayacak mıyız?” diye sordu Gonca. Baş editördü. Bunu bilmiyor muydu? Galiba anlaşmadan onun da haberi yoktu. Yuvarlak hatlı yüzüne baktım. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Uzun siyah saçlarını ensesinde topuz yapmıştı. Eli gergin olduğu anlarda olduğu gibi topuzuna gitti. Topuzunu sıkıp geri bıraktı. Hafifçe güldüm. İnsanların çok tuhaf ritüelleri vardı ve çoğu bunların farkında olmazdı. Gonca'nın sorusu benim de yeni bir durumu düşünmemi sağlamıştı. Başka üyeler de vardı demek ki. “Diğer üyeler henüz karar aşamasındalarmış. Güz Bey, bu fikre aralarında en sıcak bakan olduğu için bireysel kararını iletti. Ancak imzayı atıp atmama durumu metinler eline geçtikten sonra netleşecek. Dolayısıyla sizlerin ilettiği dosyalar şimdiye kadar ki en iyi haliniz olmalı, anlaştık mı? “Yani 6 aralığa kadar dosyayı göndermek için vaktimiz var,” sorusuyla tekrar araya girdi Gonca. Aralık ayına girmiştik bile çoktan. 6 aralık ha! 6 aralık Sarp ile tanıştığım gündü. Öğleden sonra saat 13:00 civarlarıydı. Yemekhaneden kızlarla çıkmış ve kantine geçmiştik. Dünya resmen etrafımızda dönüyordu. Okulun en güzel ve en havalı kızları sanıyorduk kendimizi. Belki de öyleydik. Sonra Naz’ı görmüştüm. Bize el sallamıştı. Yanında bir çocuk vardı. Yeni sevgilisi diye düşündüm. Naz ilişkiler konusunda biraz hızlıydı. “Kızlar böyle gelin,” diyen Naz’ın yanına ilerledik. “Hoş geldiniz, geçin oturun.” “Hoş bulduk da neredesin sen? Sabahki derse de gelmedin,” dedim biraz öfkeyle. Devamsızlıktan kalacaktı. “Yerime imza atmadınız mı yoksa?” diye sordu telaşla, gözlerimi devirdim. Yerine imza ile dönem geçer miydi? “Deniz attı merak etme,” dedi Melek. Aldığı haberle yanağımdan beceriksizce bir makas aldı Naz ve “Kızlar tanıştırmayı unuttum, Sarp, erkek arkadaşım Tarık’ın ev arkadaşı olur ve bilin bakalım kim yalnız?” deyip kıkırdadı. Diğer kızlar gözlerini devirirken ben, Sarp ile göz göze gelmiştim. Karşı camdan yüzüne vuran ışıkla yeşil gözleri iyice belirginleşmişti. Kalbimde bir sızı peyda oldu. Bu neydi şimdi? Henüz tanıdığım birine karşı böylesi bir heyecan duymamı anlayamamıştım. Utançla başımı önüme eğdim. Yanaklarımın kızardığına emindim. Elini bana uzattı ve “Memnun oldum, sen de Deniz olmalısın sanırım,” dedi. Parmaklarım parmaklarına dokununca hissettiğim elektriği bana kaçak hat bile vermemişti. Ruhumdan bir parça anında Sarp’a aktı. Aramızdaki elektrik hissedilmiş olacak ki “Oo, arkadaşlar biz kalkalım o zaman,” diyerek gülüştüler. Evet, kalkabilirlerdi. İnsanların ayaklanmasıyla silkelendim. Selim konuşmasını bitirmiş ve insanlar dağılmaya başlamıştı. Bense yaptığım en iyi şeyi yapıp hatıralara dalmıştım. Böyle olmasından nefret ediyorum. Düşünmekten, hatırlamaktan gerçekten çok yoruldum. “Deniz sen biraz daha mı duracaksın?” diye sordu Gonca. Başımı olumlu anlamda salladım. “Evet, vaktim varken biraz araştırma yapsam iyi olacak.” Bir de bu vardı. Hem grubu hem de Güz Kağan'ı araştırmam gerekiyordu. Onlarca çöple dolacaktı zihnim. Onlarca gereksiz şeyi depolayacaktım. Sonra yine en olmadık anlarda hiç tanımadığım insanların hayatlarını düşünürken bulacaktım kendimi. Kahretsin. “Evet ya ben de birazdan bakmaya başlayacağım. Aslında ben Güz Kağan’ın en büyük hayranlarından biriyim. Hatta hayran sitesine de üyeyim ama onunla ilgili en güzel metni yazmak için özensem iyi olacak. Deniz düşünsene salı günü hayranı olduğum adam burada olacak,” deyip küçük bir sevinç çığlığı attı Gonca. Bu anın ömrüm boyunca hafızamda yer edeceğini bilmek bende de çığlık atma isteği doğurdu. Derin bir nefes verdim. “Anlıyorum. Başarılar dilerim.” Heyecanını paylaşmadığım için bozulup daha düz bir ifadeyle odadan çıktı. Çıkarken ardından kapıyı biraz sert kapattığından gürültüyle irkildim. İnsanlar doğal olarak konuşmaya, paylaşmaya ve dedikodu yapmaya yatkınlardı. Eğer konuşulanları unutmasaydım belki ben de sevebilirdim konuşmayı ancak zihnimden gitmeyen milyonlarca hali hazırda kelime varken neden yenilerini isteyeydim ki? Başım önümdeki kâğıda gitti. Not tutmak için almıştım ancak yazdığım tek şey S harfi olmuş. Sarpı düşünürken bilinçsizce yazmıştım galiba. Ona ait mide bulantısından başka bir şey yoktu içimde. Bomboş bırakmıştı beni. Ben de yarattığı travmayı atlatmak, kendimi affetmek yıllarımı almıştı. Keşke unutmak da mümkün olsaydı. Hala taze, hala sıcacık yarası. Beni, kalbimi, paramparça etmişti. Eğer akıllı bir kadın olsaydım ondan sonra kimseyi sevmeyi düşünmezdim. Eğer yediğim bu ilk darbe bana ders olsaydı başka darbeleri göğüslemem gerekmezdi. Ne büyük ironi. Hiçbir şeyi unutmadığım halde bana yapılanları unutmadığım halde sevmekten vazgeçmedim. İnanmaktan, güvenmekten vazgeçmedim. Oysa Sarp en iyi örnekti bana. Resmen 'Deniz canını öyle bir yakacağım ki o yaran, sarsan da diksen de kapanmayacak,' demişti ama dinlememiştim. Onurum, duygularım, hayallerim, sevgim ayakları altında ezildiği halde iyi insanların varlığına inanmaktan vazgeçmemiştim. Ne büyük aptalmışım. Hiçbir zaman unutmamıştım Sarp'ın kötülüğünü. Yıllardır harfi harfine cümleleri kulaklarımda yankılanırken başıma gelenleri ilahi bir işaret sayıp kapatmalıydım aşk defterini. En kötüsüyle başlamıştım aşka sonuçta. O günün ardından fark etmiştim hiçbir şeyi hem de hiçbir şeyi unutmadığımı, unutamadığımı. On iki yıl olsa da o gün yaşadıklarım harfi harfine aklımda. “Ya duydunuz mu üst sınıflardan bir çocuğun yaptığını? Kızlar tuvaletinde konuşulurken duydum.” Naz’ın sorusuyla herkes kulak kesildi ona. “Ya çocuğun biri... Çocuk diyorum ama lafın gelişi. Tam bir şerefsiz! Saf bir kız bulmuş kendine gönlünü eğlendiriyormuş. Kızı eve atıp içirdikten sonra… Ya anlayın işte,” deyip yüzünü buruşturdu Naz. Melek hemen itiraz etti. “Ee, ne var bunda? Reşit insanlar sonuçta istediklerini yaparlar.” Ben de onay verdim Melek’e. İnsanların yaşadığı özel anlar da sadece onları ilgilendirirdi. “Ya orası öyle de çocuğun niyeti iyi değil ki.” “Nasıl yani?” diye sordu Melek. “Off, bu şerefsiz kızla geçirdiği her gecenin sabahı sınıfa gelip tezahüratlar eşliğinde diğer erkeklere kızla geceleri neler yaptıklarını anlatıyormuş. Sınıftaki kızlar duyuyormuş, o kızı da yazık görüyorlarmış ama bir şey diyemiyorlarmış çocuktan korktuklarından.” İşittiğim şeylerle tüylerim ürperdi. Nasıl insanlar vardı? Nasıl bir erkek sevsin ya da sevmesin birlikte olduğu bir kadınla özelini başkalarına açardı. “Ya…” dedi Melek. Rengi solmuştu sanki. Haklıydı. Midem bulanmıştı benim de. Keşke o kızı tanısaydım. Gidip yüzüne her şeyi anlatır ona bir omuz olurdum. “Çok üzüldün değil mi? Ben de üzüldüm,” diyerek aynı hisleri paylaştığımızı ilettim Melek'e. Zavallı kız, kim bilir arkasından başka neler konuşuluyordu. "İnşallah kız, o çocuğun gerçek yüzünü bir an önce görür ve tekmeyi basar," dedim. Kızlar hep bir ağızdan "Âmin," dediler. Derin bir nefes verip ayaklandım. “Ben kaçıyorum kızlar, Sarp’ın birazdan dersi başlar. Çoktan okula gelmiştir ben ona bir selam vereyim. Derste görüşürüz,” diyerek kızların yanından ayrıldım. Koridorda yürürken bağırışlar ve gülüşmeler gelmeye başladı kulağıma. Sarp’ın sınıfında yine bir eğlence vardı demek ki. Merakla sınıfa doğru yürümeye başladım. “Sonra yavaşça soymaya başladım, önce gömleğini çıkardım. Ardından elim eteğine gitti. Avuçlarımın arasında tir tir titriyordu. Off.” Duyduklarımla yerime mıhlanmıştım sanki. İşittiğim Sarp’ın sesiydi. Ne anlatıyordu? Ruhumun ayaklarıma bağladığı ağırlıklara rağmen yürümeye devam ettim. Sınıf kapısındaydım. Sarp'ın sırtı bana dönüktü ve sıranın üstüne oturmuş önündeki kalabalık erkek grubuna konuşuyordu. “Ee, sonra ne oldu?” diye sordu Tarık. Naz'ın eski sevgilisiydi. Birkaç hafta önce ayrılmışlardı. “Ne olacak direkt yatağa attım, her yerini usul usul öptüm. Görmeniz lazım nasıl deliriyor. Nasıl… ne oldu? Ne diye kaş göz yapıyorsunuz?” deyip arkasını dönen Sarp’ın gözleriyle kesişti gözlerim. Nasıl ki onu ilk gördüğüm anda kalbimde bir heyecan peyda olmuşsa şimdi de bir acı peyda olmuştu. Yüzünü görmek midemi ağzıma getirmişti sanki. Başım dönüyordu ya da artık dünya olduğundan daha hızlı dönmeye başlamıştı. Kulaklarımın basınçtan patlayacağını hissettim. Bu acı da neydi? Bahsettiği, bahsedilen, az önce acıdığım, görsem her şeyi anlatırım dediğim ve bir an önce birlikte olduğu çocuğun gerçek yüzünü görsün diye dua ettiğim kız ben miydim? Oturduğu yerden sendeleyerek ayağa fırladı. “Deniz, yanlış anladın. Şey biz sadece…” Yutkundum. Ömrü hayatımdaki en zor yutkunma olmuştu. Sesimi bulmaya çalışıyordum. Ne demeliydim? Ne diyebilirdim? Beni arkadaşlarına malzeme yapan, mahremimi ortaya döken bu şerefsize ne söyleyebilirdim? Söylesem anlar mıydı? Yüzü kızarır mıydı? Utanır mıydı? Hayır. Onun kadar hayasız birinin bu duyguları yaşayacağını sanmıyordum. Gözlerim doldu, ağlamayacaktım. Ben bu şerefsize pabuç bırakmayacaktım. Gülümsedim. Gülümseyişim büyüdü ve bir kahkaha patlattım. Herkes şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Karnım ağrıyana, nefesim kesilene kadar güldüm. Sonrasında soluklarım düzenlenene kadar bekledim. O esnada bana yaklaşan Sarp’ı “Sakın!” diyerek durdurdum. Hala gülüyordum. Tüm sınıf bize bakıyordu. Hepsine yönelik gülümseyerek “Sarp nasıl zevke geldiğimden bahsediyor güya ama siz ona kulak asmayın lütfen," dedim ve bir kahkaha daha attım. "Ben 3 saniye bile sürmeyen bir şeyi arkadaşlarıma anlatmaya utanmıştım," deyip kıkırdadım. "Bilseydim arkadaşınız gibi palavralar sıkardım. Havadan sallayınca zevke gelmek kolay oluyordur tabii,” dedim. Sınıftakiler gülüşmeye başlamıştı. Sarp'ın yüzü asıl şimdi kızarmıştı. "Hayır ben de kalıbına bakınca bir numaralar filan var sanmıştım," bir kahkaha daha attım. "Yatakta tatmin edemediğini sohbetlerinde tatmin ediyordun demek ki. Söyleseydin önceden gelir dinlerdim. Çok heyecanlı oluyormuş belli ki," diyerek sohbet grubunu işaret ettim. Yüzümde derin bir tiksinti belirmişti. "Şeyi de anlatsaydın, ilki bir saniye sürünce oturup ağlamıştın dizlerimde, ya çok da duygusaldır," deyip alaycı bir hava takındım yüzüme. "Deniz yeter artık," diyen Sarp'ın gözlerinin içine öfkeyle baktım. Yetmezdim. "Hikâyeyi bir de benden dinleyin derdim ama 1-2-3 ve sondan ibaret olan bir şey ne kadar ilgi çeker bilmiyorum," deyip tekrar gülümsedim. Üstüme doğru yürüyen Sarp'ı arkadaşları tuttu. Sınıftaki tüm kızlar ve hatta sesimizi duyup kapıya yığılan herkes bizi dinliyordu. Bana değil Sarp'a gülüyorlardı artık. Omuzlarımı silktim. "Aramazsan sevinirim," diyerek kalabalığı yararak sınıftan çıktım. Herkes yerin dibine geçmemi, ağlayarak kaçmamı beklemişti belki de ama hayır ben onurumu kurtarmış, Sarp'ı benim için kazdığı çukura itmiştim. Lavaboya kendimi güçlükle atıp istifra etmeye başladım. Havam buraya kadardı. İçimdeki tiksintinin kusmakla geçmeyeceğimi bilmeme rağmen hiçbir şey kalmayana dek istifra ettim. Aşkta ilk mağlubiyetimi yanlış birini severek aldım ben. Yenile yenile bir gün yenmeyi de öğrenirim umuduyla devam ettim hayatıma ama asla yendiğim gün gelmedi. Ben kaybedenler kulübünün daimi üyesiydim. Yine aynısı oldu, daldım hatıralara. Küçük bir uyaran bile yetiyordu hatırlamaya. Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve kulaklıklarımı taktım. Yaşananların üzerinden on iki sene geçmesine rağmen zihnimde hala tazecik durması işimi güçleştiriyordu. Oysa ne Sarp kalmıştı ne alçaklığı ne de ona olan aşkım. Üstelik intikamımı da almıştım. Hepsi zamanla bitmişti de bir tek hatıraları silinmemişti.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kalbimin Derininde

read
7.6K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.0K
bc

HÜKÜM

read
135.1K
bc

Leyl Tutkusu

read
306.3K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook